4 Ocak 2017 Çarşamba

Berlin Günlüğü

Berlin'e geçtiğimiz yaz ve 2013 yazı olmak üzere iki kez gittim. Şehir oldukça tarihi olduğu için anlatmak da o kadar uzun sürüyor:) Bu nedenle birkaç yazı halinde anlatmak ancak yeterli olacak.
Son gidişimde oldukça heyecanlıydım  çünkü ilk gittiğimde şehrin büyüsüne aşık olmuştum. Seyahatlerimde beklentiye girmeden, o şehrin bana verdiği şeylerle değerlendirmek en doğrusu geliyor. Çünkü ben 'tatil' amaçlı gezmiyorum tam olarak 'gezmek' için gidiyorum. En çok da günlük yaşamın içinde olup , tanımak için.
Son gidişimde Berlin'in güneyinde yer alan Friedenau tarafında kaldım. Burası oldukça sakin ve nezih bir yer. Sokakları elbette tertemiz ve geniş , yemyeşil parklar, eski ve ihtişamlı binalarla bezenmiş. Aşağıdaki fotoğraf bence her şeyi anlatıyor:)



Berlin oldukça tarihi bir şehir. İlk gelişimde Berlin Duvarı, Jewish Museum, Berlin Katedrali vs gibi yapıları görmüş olduğum için önceliğim şehir hayatının günlük yaşantısına katılmak oldu. (Son birkaç gün ise tarihi öneme sahip yerleri yeniden görmek için kısa bir şehir turu yaptım elbette)


Britzer Garten:

İlk ziyaretim muhteşem ötesi bir güzelliğe sahip Britzer Garten'e oldu. Konum itibariyle güneyde, biraz uzak sayılabilecek bir yerde. Ancak kesinlikle görülmesi gereken bir yer. Kısaca burayı tarif etmem gerekirse:Cennet! 90 hektarlık , yemyeşil, ağaçlar ve rengarenk çiçeklerle bezenmiş, hayvanların unutulmadığı, restaurant, cafelerin olduğu , göl kenarında eşsiz manzarayla müzik dinleyebileceğiniz, konsere gidebileceğiniz bi yer hayal edin...Oraya gittiğimde saatlerce çıkamadım. Çıkmak da istemedim. Uzun bir yürüyüşle tadını çıkarmaya çalıştım. Bu arada Britzer Garten  Berlin'in en büyük 10 parkından biriymiş. Bu devasa parkı düşününce bundan 9 tane daha olduğunu hayal edemiyorum. Gerçekten çok dinlendirici ve muhteşem bir güzellikte. Farklı bir yer arayışında olanlar için listenin başına eklenmeli. (Girişte tam hatırlamasam da 2 euro civarı bir giriş ücreti var)
Britzer Garten

Charlottenburg Sarayı (Schloss Charlottenburg):

Burası Berlin'in en büyük sarayı olmasıyla önem taşıyor. Tahmin edileceği üzere 2.Dünya Savaşı sırasında tahrip edilmiş ancak restore edilerek bugünkü haline getirilmiş. Bu arada ben gittiğimde restorasyon çalışmaları vardı. Bu nedenle ihtişamlı bir fotoğraf çekme şansım olmadı. Ancak öyle güzel bir bahçesi vardı ki (evet bahçelere doğaya aşığım:)) içeri girmek istemedim. Bahçesinde dolaşıp fotoğraf çekmeyi tercih ettim. (Sarayı gezmek isteyenler için 12 euro gibi bir giriş ücreti vardı)
Ulaşım için ise: U7 nolu U-Bahn'ı kullanabilirsiniz. Kısa bir yürüyüşle saraya ulaşabilirsiniz. Otobüsle ise: M45 nolu otobüs hemen karşısındaki duraktan geçiyor. Ben U-Bahnla gidip, dönüşte otobüsü tercih ettim. 



Kurfürstendamm:


Charlottenburg Sarayı sonrası biraz dolaşmak ve yemek yemek için oldukça merkezi olan Kurfürstendamm'a gittim. Burası mağazalar ve cafelerle ünlü bir meydan. Oldukça fazla alternatif bulmak mümkün. 

Buraya ait diğer detay ise Gedächtnis Kirche (Kaiser Wilhelm Anıt Kilisesi)
 , Europa-Center ve Berlin Zoolojik Bahçesi'nin de burada bulunuyor olması. Dolayısıyla sadece dinlenmek için değil gezmek için de ideal bi yer. Burası capcanlı bir cadde olduğu için dolu dolu vakit geçirebileceğiniz bir yer.


Gedächtnis Kirche

Alexanderplatz:

Berlin'in merkezine gelmiş bulunuyoruz:) Spree nehri, Berlin Katedrali gibi yerleri görmek istiyorsanız buraya uğrayacaksınız demektir. Berlin'in olmazsa olmazı bu meydan. Şehrin her yerinden görülen Berliner Fernsehturm (Televizyon Kulesi) de yine bu meydanda yer alır. Bu kule aynı zamanda Almanya'daki en uzun yapı olma özelliğini taşıyormuş. 


En ünlü meydan burası olduğuna göre yiyecek-içecek alternatifleri, mağazalar vs gibi birçok alternatif olduğunu söylemem gereksiz sanırım:)

Buradan Karl Marx Allee caddesi boyunca yürüyerek Spree nehri ve Berlin Katedrali görülebilir.  Yol üzerinde Karl Marx büstünün yer alıyor olması da bonus olacaktır:)
Spree Nehri





Berlin Katedrali (Berliner Dom):
Müzeler Adası'na gelmiş bulunuyorsunuz. Berlin denilince en çok akla gelen yapılardan biri bu yapıdır. Oldukça ihtişamlı ve dışarıdan bakıldığında 2.Dünya Savaşı'nda tahrip edildiğinin izleri görülebiliyor.  Protestan kilisesi olan bu katedral, restorasyon çalışmaları sonrası ziyarete açılmıştır. Giriş ücretliydi, hızlı bir tur yapmak istemediğimden içeri girmedim ancak kubbeden Berlin manzarasının eşsiz olduğunu tahmin edebiliyorum.

Berlin Katedrali

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ziaja El ve Tırnak Kremi

Kış aylarının vazgeçilmezi nemlendirici kremler. Ben de yoğun ellerim için krem arayışına girdiğimde Watsons'da gördüğüm bu kreme bir şa...