26 Ağustos 2017 Cumartesi

Ne güzeldin sen Londra!

Uzun bir aradan sonra tembelliğimi bir kenara bırakıp bloga devam etme isteği uyandıran şey, Londra'yı özlemiş olmamdır :)
2016 Mayıs ayında ziyaret etme fırsatı bulduğum bu muhteşem şehri, nedense hiç merak etmeyerek 'bi göreyim bakalım' diyerek ziyaret etmiştim. İyi ki gitmişim ve umarım tekrar giderim!
Öncelikle Londra'ya gitmeden önce kısmıyla başlayalım. Londra'ya uçak biletini herzamanki gibi  skyscanner sitesinden aldım. Pegasus ve THY'nin uçuşları var. Pegasus Stansted havaalanını kullanırken, THY Gatwick ve Heathrow havalimanlarını kullanıyor. Stansted'e ulaşım konusunda emin olamadığım için ben biletimi THY'den Gatwick iniş, Heathrow dönüş şeklinde aldım. Nispeten uygun bir fiyata buldum bu şekilde.
Gatwick'ten Gatwick Express standından merkeze biletimi alıp kolaylıkla ulaştım. Heathrow'a ise metroyla kolaylıkla ulaşım sağlayabilirsiniz. Sürekli 'kolaylıkla' kelimesini kullanmamın nedeni, heryerde okuduğum ve Londra deneyimimde açıkça gördüğüm gibi Londra'da ulaşım çok kolay! Çünkü ulaşım ağı inanılmaz gelişmiş.
Evet sıra vizede. Birçok kişiden İngiltere vizesinin çok zor alındığını duymuştum. Bu yüzden oldukça stresliydim. Ancak en zahmetsiz vize serüvenim bu oldu diyebilirim. Seyahat sigortası, uçak  rez. gibi belgeler istenmiyor örneğin.
Vize için https://www.gov.uk/apply-uk-visa adresini incelemeniz gerekiyor. Ardından https://uk.tlscontact.com/ adresinden randevu almanız gerekiyor. Burası Mecidiyeköy'de Profilo AVM içinde yer alıyor. Ben AVM içinden girmeden , sağ taraftan inerek zar zor bulmuştum ofisi. En iyisi Profilo AVM içinden ulaşım, heryerde yönlendirmeyi görebilirsiniz avm içinde.
-İçeriye alınıp dışarı çıkmam 3 ya da 5 dk sürdü. (abartmıyorum)
-Fotoğraf çektirmiş olmama rağmen ,teslim alınmadı ve orda parmak iziniz alınırken fotoğrafınız çekiliyor. Yani ayrıca fotoğraf götürmenize gerek yok.
-Başvuru formunu eksiksiz ve doğru bilgiyle doldurmanız önemli .Uzun gibi görünse de max yarım saatte bitirebilirsiniz.
-Min. 6 ay vize veriliyor . 2 yıl, 5 yıl ya da 10 yıl olarak da başvurabilirsiniz ama ücretler de ona göre arttığı için ilk seferde 6 ay için başvurmak daha mantıklı. Ben öyle yapmıştım.
 SMS ile bilgilendirilip vizenizi aldınız, şimdi Londra'ya uçabiliriz.
Uçakta inmeden hemen önce hostesler kart dağıtmıştı.Kartta Londra'da konaklayacağınız adres, şehirde kalış süreniz vs gibi bilgiler yer alıyor. Bunları doldurmanız gerekiyor çünkü pasaport kontrolü sırasında görevliye teslim etmeniz gerekiyor. Bu kartları ister uçakta ,isterseniz pasaport kontrolündeyken ,havaalanında da alabilirsiniz. Ama vakit kaybetmemek için (pasaport kuyruğunda bekleyeceğiniz için) uçakta doldurmak mantıklı.
Oldukça fazla pasaport kontrol görevlisi var. Sıra uzun görünse de herşey oldukça yönlendirici, sizi bankolara yönlendiren bir görevli var, bankolarda parmak iziniz tekrar alınıyor. Benim bankodaki görevli Cem Yılmaz'ın taklidini yaptığı gibi bir Hintliydi. Adamı görünce istemsizce güldüm:)
Gatwick'ten Gatwick Express ile Victoria Station'a gittim. Ordan otel yürüme mesafesindeydi. Otele girince resepsiyon görevlisi oldukça nazik bir şekilde valizimi odama taşıdı. Tahmin ettiğim üzere odam oldukça küçüktü. Neyse ki herşey vardı odada. Masa, emanet kasası, saç kurutma makinası vs. Saç kurutma makinesi odada yer alıyor, banyoda değil. Bununla ilgili güvenlik gerekçesiyle bir yasak olduğunu duydum.
Kaldığım Otel 'The Melita'nın sokağı

Otele yerleşip dışarı çıktım. London offline map uygulamasını indirmiştim telefonuma. Benim için kurtarıcı oldu. Çünkü kaldığım 4 gün boyunca onunla, internete gerek olmadan gezdim.
Müzelerde , bazı meydanlarda ücretsiz wifi vardı ancak yine de offline map yönümü bulmamda çok çok yardımcı oldu. Bu arada köşe başlarında 'you are here' diye işaretlenmiş haritalar da mevcut.:)
Yürürken il durağım Big Ben oldu. Westminister Sarayı'nın hemen yanında yer alıyor. Dünyanın ikinci en büyük dört yüzlü saatiymiş.
Big Ben

Westminister Köprüsü'nden karşıya geçmeden London Eye görüntüsü muhteşemdi. 135 metreyle Avrupa'nın en yüksek dönme dolabına binerek şehri yarım saatlik bir seyre dalabilirsiniz. Ben binmedim ancak bol bol fotoğraf çektim. Fotoğraflar için tam karşısı güzel bir konum:)
London Eye

Şehri yürüyerek keşfetmek muhteşem. Thames nehrinin karşısına geçip ilerledim ve tüm ünlü yapıları görme fırsatım oldu.



Sheakespeare's Globe

Meşhur Sheakespeare's Globe'un tarihi dokuyu bozmamış görüntüsü oldukça hoştu. Eğer burada bir tiyatro izlemek isterseniz ki izleyin, biletini çok önceden internetten almanızı öneririm. Ciddi fiyat farkının yanı sıra gittiğinizde kapıdan bilet almak isterseniz yer bulamayabilirsiniz. 

Londra sokaklarında kendinizi kaybedip muhteşem sokak sanatlarına tanıklık edebilirsiniz. Buradaki sokak müziği şimdiye kadar gördüğüm en kaliteli sokak müziğiydi. 

Eğer benim gibi müze gezmekten zevk alıyorsanız-ki bir kenti tanımanın oldukça iyi yollarından biri- size güzel bi haberim var: Londra'da gezip görmek isteyebileceğiniz en popüler müzeler (British Museum, Tate Modern, Natural History Museum, National Gallery) ücretsiz! Bunu okuyunca gitme planınız yoksa da planlayın bence:) Çünkü oldukça güzel eserler göreceksiniz. Saatlerce sıra beklemek gibi bir durum da yok. Tate Modern çok görmek istediğim bir müzeydi ancak ben gittiğimde özel bir sergi yoktu ve açıkçası beni tatmin etmedi. Ancak zaman zaman burada farklı sanatçıların eserleri gösteriliyor, onlardan birine denk gelebilirsiniz. Natural History Museum ise en etkilendiğim müze oldu. Müze girişinde kocaman bir mavi balina iskeleti karşıladı beni. Kendimi bir filmin içinde hissettim:) Müze devasa büyüklükte ve sergilenen figürlere göre renklerle ayrılmış. Broşür yardımıyla gezebilirsiniz. Aynı zamanda burada müzede sergilenen mavi balina iskeletinin  proje yöneticisi ve mimarı bir sunum gerçekleştirdi. Videolarla eserin yaratılışını anlattılar. Sunum sonunda soruları cevapladılar. Bu yüzden belki de en etkilendiğim müze kesnlikle burası oldu. Çünkü sergilenen eserleri destekleyici bir etkinlikti.



Buckingham Sarayı
Yemek konusunda bizim gibi bir mutfakları olmadığı için birçok farklı kültüre ait dünya mutfaklarından kendinize göre bir alternatif bulabilirsiniz. Pret a Manger her köşede karşınıza çıkan bir sandviççi. Buradan bir seçim yapabilirsiniz. Bir de söylemeden edemicem Ben's Cookies hayatımda yediğim en lezzetli kurabiyeleri yapıyo. Mutlaka deneyin!

Sevgiler







                                         









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ziaja El ve Tırnak Kremi

Kış aylarının vazgeçilmezi nemlendirici kremler. Ben de yoğun ellerim için krem arayışına girdiğimde Watsons'da gördüğüm bu kreme bir şa...